Oysa
“garadeniz taym ne ya” başlığıyla
mizahi bir yazı yazmayı düşünüyordum ilk önce; kendimizi eleştirmeyi öğrenme ve
de ‘sansürle imtihanı’ sorgulama adına.
Yine,
Türkçe’nin -bugün için çoklukla İngilizce olmak üzere- diğer dillerin saldırısı
altında olmasına, öztürkçe tartışmalarına ve diğer ilgili konu başlıklarına girecektim
belki de o yazıda. Ve sonra, hâlâ benim için de tartışmalı olan, asıl olan dil
midir, yoksa iletişim kurmak mıdır; daha açık ifadeyle dil, yazım ve diğer kuralları
ile asıl işlevi olan iletişim kurmanın önüne geçiyor mu, geçebilir mi konusuna…
Ama
olmadı; bunların hiçbirisini yazamadım, yazamayacağım.
Daha
doğrusu yazmama izin vermedi yaşadığımız bu topraklarda birkaç gündür devam
edegelen iklim.
* * *
Önce,
benim de yirmi yıldır okuru olduğum Cumhuriyet
Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Can
Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem
Gül, gerçek bir demokraside/hukuk devletinde ‘basın özgürlüğü’ kapsamında
görülecek bir haber yüzünden tutuklandılar.
Bunun
üzerine, ‘basın’ın işlevinden, halkın
‘haber alma özgürlüğü’nden, asıl
özgürlüğü kısıtlananın halk olduğundan söz eden bir yazı tasarlamıştım kafamda.
Ve
‘basın’ın, günümüz demokrasilerinde ‘yasama’, ‘yürütme’ ve ‘yargı’nın
dışında ‘dördüncü güç’ olarak
anıldığını ve kabul edildiğini vurgulayacaktım o yazıda. Tıpkı diğer
güçlerin/organların, değişik yöntemler ile (gensoru,
meclis araştırması, anayasal ve idari yargı vs.) birbirini denetlemesi gibi
basının da bu üç kuvveti halk adına, kamuoyu adına denetleyerek bir dördüncü
güç olarak yer aldığını belirtecektim ayrıca.
Ve
hatta konuyu bölgeye bağlamak adına, bu süreçte öğrendiğim, Erdem Gül’ün
Giresunlu olduğunu ve annesinin tüm ülkede vicdan sahibi insanların yüreğini
titreten “Ben çocuklarımı fındık
toplayarak büyüttüm.” sözünü ve bu sözün ardındaki idealist babanın öyküsünü
anlatacaktım sizlere.
Ama
bu da olmadı, olamadı.
* * *
Bu
yazının kaleme alındığı gün olan 28 Kasım Cumartesi günü, saat henüz öğlen
onikiyi göstermemişti ki, Twitter’da önce, Diyarbakır’da saldırı olduğu,
yaralıların bulunduğu haberlerini okudum.
Dakikalar
sonra sırasıyla; saldırının, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi’nin
basın açıklaması sırasında gerçekleştirildiği, bir kişinin öldüğü, haber olarak
geçiyordu sosyal medyada.
Ve
yine dakikalar sonra, öldürülen kişinin Tahir Elçi olduğu haberi geçmiş ve ardından
haber kesinleşmişti.
Erdem
Gül ve Can Dündar olayında tanık olduğumuz üzere hukuk katledilmişti. Ve gördük
ki, katledilme sırası hukukçulara gelmişti. Ve bir Avukat, bir Baro Başkanı,
neredeyse herkesin gözü önünde öldürülmüştü. Üstelik bir tarihsel miras olan ‘Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarına ateş edilmesini ve tahrip
edilmesini kınamak adına basın açıklaması yaparken başından vurularak.
* * *
İşte
‘ilk yazı’nın öyküsü kısaca bu…
https://twitter.com/karadeniztime/status/671064356117979136?s=21
İLK YAZI... İLKYAZ... - Ahmet Köksal / Karadeniz Time